36-eglence
  RÜZGARLA YAĞMURUN AŞKI
 

 

Dillere destanmış Kaf Dağının ardında rüzgarla yağmurun aşkı. Rüzgar deli gibi esermiş bulutlar biraz üşüsün ve yağmur gelsin banan diye. Yağmurun gözlerine vurgunmuş, masumiyetine ve saflığına vurgunmuş.

Yağmur her sabah dua edermiş. "Tanrım lütfen rüzgar essin bugün, ruhunu kalbimde hissedeyim, ellerini gözlerimde."
Tutkunlarmış birbirlerine ama ne rüzgar yağmura dokunabilirmiş ne de yağmur rüzgara. Ne zaman rüzgar ile yağmur biraraya gelseler sevdanın ateşi fırtınalar estirmiş onlara ve fırtınanın sonunda birbirlerine hiç dokunamayacaklarını düşünüp üzülürmüş yağmur, ağlarmış. İşte o zaman aşıkların yağmuru yağarmış ve sevdalılar el ele dolaşırmış yağmurun kalbinden gelen damlacıkların altında. Yağmurun hüzünlendiğini gören rüzgar kendini dalların arasında gizlemeye çalışırmış üzüntüsünü haykırmak için...
Ne zaman hafif hafif damlacıklar gökyüzünden düşmeye başlarsa, rüzgarın ellerini hissetmek isteyen yağmur gözyaşlarını akıtır yeryüzüne ve damlaların altında el ele dolaşan sevgilileri izler, kendini ve rüzgarı hayal eder onlara bakarak.
Ne zaman ağaçların arasında ıslık çalarak esmeye başlasa rüzgar, yağmurun üzüntüsüne kahrolur ve dalların arasında gizlenip çığlıklar atar. O çığlıkları duyan sevgililer daha da sıkı sarılırlar birbirlerine ve sarmaş dolaş sevgilileri izler buruk bir halde kendini ve yağmuru hayal eder onlara bakarak.
İşte böyle dillere destan yağmur ve rüzgarın aşkı. Ne zaman yağmur yağsa, ne zaman rüzgar esse kalpleri birbirleri ile kavuşur yağmur ile rüzgarın sevgililer gibi tüm bir arada olamayan sevdalılar için...
Soğuk bir kış günü   baba ve çocuk el ele yürüyorlardı.ikisinin de gözünde mutluluklar uçuyor du.Nazlı okula yeni başlamanın heyecanı içinde.kırtasiyeden aldığı boya kalemleri ile resim yapmaya başlamanın aşkını yüreğinde hissediyordu.derken nazlının ayağı kaydı.baba nazlıyı tutmak isterken yoldan gecen bisikletli adam babaya çarptı.babaya bişi olmadı ama bisikletli yaralandı.polis ambulans derken nazlının babası göz altına alındı.nazlı ağlayarak evine gitti.evinde kimse yoktu ki anlatsın yalnız kalmanın nasıl olduğunu.soğuk bir kış ğünü soğuk yorganın altında uyuya kaldı fakat .yorgunluktan erken uyandı. kalktı hemen resim kalemlerini eline aldı.ve bir kuş resmi yaptı.heyecanla mapushane nin yolunu 
tuttu.gardiyana babası ile görüşmek , resmi babasına göstermek istediğini söylediğinde gardiyan dur bakayım bu resimler yasaklılar
listesinde var mı diye söylendi. açtı baktı kara kaplı deftere. dedi ki kuş resmi içeri sokmak yasak ve nazlı kız nazlıca evin yolunu tuttu.gece boyu uyumadı.sabah kalktığında çok güzel bir ağaç resmi yaptı.ve düştü yola.gardiyan bakayım ağaç resmi yasak mı ? bu sefer ağaç resminin ve üzerindeki anlamsız meyveye benzeyip benzemediği resimlerin yasak olmadığını gördü.ama bununla yetinmedi. tel.açtı amirine ..böyle böyle .amir yasak değil dediğinde nazlının gözleri sevinçten yelken açıyordu umuda.ve gardiyan gir içeri, dediğinde,, nazlı ve   babası sarıldılar birbirlerine.nazlı elindeki resmi babasına gösterdi. babası ne güzel bir ağaç bu fakat üzerindeki meyve ler hangi meyve kızım diye sorduğunda nazlı baba sesli konuşma onlar ÖZGÜR KUŞLARIN resmi.dedi.

      Sevgili dostlar eğer insan rağmen türü sevgiyle yaşıyorsa ve bunu bedeninde yürekten hissediyorsa ,yasaklar nedir ki,zaten çiğnenmek için koyulmuş yasaklar çiğnenmiştir,temiz ruhlar eşiğinde ..

      Bir mavi yosun bakakaldı dalgaların kükremesine.

      İncilerle sarılmış ruhani bedeni her haykırmasında  

      Yukarıdaki   martıların dalması ile suyun arasına

      Her beden tadacaktır özgürlüğü kendince…

      Özgürlük ne kuşun kanadında,nede yere basan ayaklarında

      Özgürlük gecenin   ayaz sogugunda nede yıldızlarda      

        Hiç   ayrılmadan yaşamın kıyısında   KALBİNDE…

        Yüreğinin tam ortasında olması gereken yerde…
Hep aynı hüzün gelir gecenin bir vaktinde,soramaz ki, aniden bas bas bağırır.hadi kalk senin yüreğin yağmurlara aşinadir der durur.nedense vakit aynı olmakla birlikte ,irkilmeye başlar vucut titredikçe.nakaratlar dilde dolaşır kendince.bu yağmurlar yapıyor
 yüreğin sonu gelmeyen bilmeceler gibi.gözlerimi kapatmak istiyorum belki uykuya dalarım diye ama nafile geçlik denilen yıllar sarar bedeni.kış vakti açarsın pencereyi esen   rüzgar aniden bastırsa bile.o güzel sacların tel tel uçuştuğu günler sarar içini tüm içtenliği ile..gecenin bir vaktinde esen duygular sarıyor içimi.yok sabahı beklememeliyim.kalkıp üzerimi giyinmeli sokak taşlarının üzerine basmalı ayaklarım.sabah esintisini hissetmeliyim yüreğimde.belki sende aynı saatte uyanır yorganı üzerinden atar çıkarsın sokağa beya.diye der başlarsın söylenmeye.yanlızlık ışığı gözükür sanki bir cami avlusunda yanan kandillere benzer .belki ağlamak istersin , ağlamak yok olmak , yüreğin yalnız ve kendince.derken bir türkü dökülür dudaklarından.yar ben yakomoz un olduğu yerdeyim dersin ama bilirsin ki kimse gelmeyecek.başlarsın tekrar ürkek bir kedi gibi sokak yolculuğuna.adımları saymak kafayı dağıtmak istersin ama olmuyor işte aşk ateşi tekrar yükselmiş nerdesin nazlı can diye söylenmektedir.inanmak görmek, duygu çoşku, emek vicdan, toplum,sadakat ,sevgi,ve de korku   hep karışır kafada. Yaşamdaki tüm alanlar sanki iki ufuk çizgisi gibi gider gelir tüm anlamlarını kaybeder.engizisyon mahkemeleri kurulur Dengeler alt üst olmuştur.kan gözyaşları kaldırımları süslemektedir. yine gecenin ayazında….Ne yapalım beya biz gönül dostuyuz işte,insanları sevmek le yaşam güzelleşir derken sokağa yeni çıkmış simit ci sıcak simit diye bağırırken son cümle tutkuyla dökülür dudaklarda her şeye rağmen biricik aşkımsın nazlı can ne bir eksik ne bir fazla..sevgiyle kal nazlı can ..sevgiyle kalki yüreğinden dökülmesin kangözyaşları..sabahın ayazında.gecenin kör karanlığında.. 
 
  Bugün 7 ziyaretçi (10 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol